Az önce götümü hoyratça sikerken küfürlü konuşan Sefa bey şimdi benimle öpüşüp elleşirken bana iltifatlarını ve özellikle memelerime övgülerini peş peşe sıralıyor, Aşkım, Bebeğim, Güzelim, Tatlım kelimelerini eksik etmiyordu. Sikişten sonra memelerimle ayrıca ilgilenmesi ve iltifat etmesi çok hoşuma gitmişti. Onunla orada saatlerce o şekilde yatabilirdim ve memelerimle ilgilenmesinin tadını çıkarabilirdim. Ama aklıma birden orada çalışanlar geldi ve “Elemanlar… Elemanlara böyle yakalanmayalım?” dedim.
Sefa bey gülerek, “Merak etme aşkım, elemanlara bugün öğleden sonrası için izin verip gönderdim. Ayrıca ben bu odadayken ben çağırmadan kimse gelemez içeriye. Ama kocan merak etmesin, sen bugünlük evine git istersen, yarın sabah gelirsin!” dedi. Ben de kocamın Alanya’ya gittiğini ve iki hafta evde olmayacağını söyledim. “Oooo, işte bu müthiş haber. O zaman bana geliyorsun, geceyi birlikte geçireceğiz, doyamadım senin bu güzelliğine bebeğim!” diyerek tekrar dudaklarımı öpmeye başladı.
Biraz daha öpüştükten sonra kalkıp birlikte duş aldık, beni kendi elleriyle yıkadı. Duştan çıkınca en sexy iç çamaşırlardan bir takım verdi. Sonra yine sexy kıyafetlerden birini seçip bana uzattı, “Bunu giy bu gece!” dedi. Uzun etekli, çok derin yırtmaçlı, çok derin göğüs dekolteli siyah renk bir elbiseydi seçtiği. İnce askılı, dekoltesi memelerimin yarısına kadar inen, sırtı belime kadar açık bir elbiseydi. Beyaz tenimle çok yakışmıştı. Topuklu ayakkabılarla popom daha dikleşmiş, boyum da bayağı uzamıştı. Şimdi gerçek bir manken olmuştum işte.
Stüdyodan çıkarken kocamı aradım ve beni uygunsuz bir anda aramasın diye ilk iş günümün çok yoğun geçtiğini, çok yorulduğumu, eve gidip hemen yatıp uyuyacağımı söyledim. Bu arada akşam olmuş, hava kararmıştı. Sefa beyin camları siyah arabasıyla önce Çankaya’da güzel bir restorana gidip mükellef bir yemek yedik. Sonra Arjantin caddesinde sürekli takıldığı lüks bir mekana geçtik, canlı müzik dinlemek ve birşeyler içmek için. Garsonlar falan çok ilgiliydi. Ama bütün gözleri üzerimde hissediyordum. Kumral dalgalı uzun saçlarımla ilk defa insanların arasına çıkmış, hem de gece hayatına girmiştim. Tanıdık kimse çıkmasın diye içimden dua ediyordum sürekli.
Garson bizi masamıza yönlendirirken başka bir masadan, “Sefa bey!” diye seslendi birisi. O masaya yaklaştığımızda Sefa bey yaşlarında iki bey ile 20’li yaşların ortasında iki güzel kız oturuyordu. Kızlar en az benim kadar açık giyinmişti. Yüzlerinden yabancı olduklarını düşündüm ve haklıymışım da, kızlar Rus imiş. Sefa bey beni arkadaşlarına tanıtırken, “Yeni mankenimiz Sema hanım!” diye tanıttı. Adamlardan ismi İsmet olan textil işinde, Orhan olan siyaset ve inşaat işlerindeymiş.
Sohbet ederken Orhan beyin biraz karanlık bir tip olduğu izlenimini edindim. İsmet bey ise çok neşeli, kültürlü, kibar biriydi. Ancak ikisinin de gözleri sürekli göğüslerimdeydi. Yanlarında gencecik ve fıstık gibi Rus kızları olmasına rağmen Sefa beyi kıskanır gibi bakışları vardı ikisinin de. Ben daha çok sessiz kaldım, ancak soru sorulduğunda kısa cevaplar verdim. Ortam germişti beni. Böyle ortamlara alışık olmadığımdan huzursuz bir halim vardı. Sefa bey benim bu halimi anlayarak arkadaşlarıyla sohbeti kısa tuttu ve kendi masamıza geçtik.
Sefa bey bana bu ortamlara alışmam gerektiğini söyledi. Çok güzel olduğumu da söylemeden edemedi, “Memelerin yakıyor ortalığı Semacığım!” dedi. Bana Semacığım demesi hoşuma gidiyordu. Sefa beyin karizması, gücü, zenginliği, sex hayatındaki renkliliği ve enerjisi beni çok etkilemişti. Kocam 44 yaşında olmasına rağmen Sefa beyin yanında ölü gibiydi, yaşayan bir ölü.
İçimden, ne hayatlar varmış diye düşünürken Sefa beyin eli yırtmacımdam içeri girdi. Bacağımı, küloduma yakın yerlerimi okşuyordu. Utandım. Ama utanmam çok hoşuna gitti ve “Ya sen nasıl muazzam bir kadınsın böyle, senin gibiler kaldı mı bu dünyada halen?” diyerek şaşkınlıkla karışık beğenisini gösterdi. Bu da hoşuma gitmişti.
Sefa beyin iltifatları durmuyordu, “Hem Tanrıça kadar güzel ol, hem de bu kadar naif ve kırılgan ol, olacak şey değil bu devir kadınları arasında!” dedi. Galiba bu adama aşık oluyordum, yasak seks ilişkim yasak aşka mı dönüşüyordu? Kocamı nasıl idare edeceğim, nasıl saklayacağım bütün bu olanları diye kafamda bir sürü sorularla birkaç bardak adını bile bilmediğim kokteyllerden içip mekanı terkettik. Geceyi geçirmek üzere Sefa beyin evine geçtik.
Çankaya’da lüks bir rezidansta idi dairesi. Çok geniş, lüks ve modern tasarımlı bir daireydi. En üst kattan tüm manzaraya hakimdi. Yatak odasının kocaman penceresinin manzarası yine tüm Ankara’ya hakimdi. Perdeler açıktı, kapatmadı. Bizim gibi muhafazakar ailelerde vardı demek ki perde kapatma alışkanlığı.
Önce yatağın ucunda otururken sonra yatağa uzanıp öpüşmeye başladık. Öpüşmeyi çok severdim, onun da sevdiğini düşündüm. Elbisemin bir askısını omzumdan sıyırmış, sol mememi açığa çıkarmıştı. Arada mememi de öpüyordu. “Sende değişik bir hava var Sema. Senden önce 45-50 tane evli kadınla ilişki yaşadım. Hepsi de kapalıydı, hatta bazıları bayağı tutucuydu. Ancak benimle sikiştikten sonra değiştiler, kırk yıllık orospu gibi oldular. Hele 56 yaşında olan bir kadın vardı ki sorma, benden sonra sikişmediği erkek kalmadı, tam bir orospu çıktı karı. Ama demek istediğim senin duruşun, bakışın başka, sen çok özel birisin!” dedi.
Ne diyeceğimi bilemedim önce. Sonra tebessüm ettim ve “Aşkım, sen iyi geldin bana. Senin yüzünden böyleyim!” dedim. Elbisemi çıkartıp iç çamaşırlarımla kaldım. Ben sütyen ve külotumu çıkartırken o da soyunuyordu. Yatağa girdik birlikte, 34 yıllık hayatımın en uzun, en sexy, en heyecanlı gecesi başlamıştı. Önce üzerime çıkıp bacaklarımın arasına girdi ve sikini amıma soktu. Dolgun bacaklarım bazen belinde, bazen de omuzlarındaydı. Sikini amımdan çıkartıp ağzıma vermesi, sonra sikmeye devam etmesi çok hoşuma gidiyordu. Kaç kere pozisyon değiştirdik saymadım. Ama amımın da götümün de hakkını vermişti. Bir ara sızmışız yorgunluktan…
Kaç saat uyuduk bilmiyorum, uyandığımızda vakit halen geceydi. Birlikte duş alıp tekrar geçtik yatağa. Öpüşme faslı yeniden başladı. “Ağzından şeker gibi tad alıyorum senin Sema. Ayrıca götün de şeker gibi!” dedi gülerek. Niyetini anlamıştım, hemen domaldım, o da arkama geçip götümü yalamaya başladı. Yine başlamıştı işte o müthiş zevk. Göt deliğimi yalıyor, emiyor, bazen dilini bazen burnunu göt deliğime sokmaya çalışıyordu. Elleri ise memelerimde çıldırtıyordu beni. Sadece bunun için bile Sefa beyin metresi olmayı kabul edebilirdim.
Sonra kalkıp arkama abandı ve sikini bu sefer kolayca gömdü götüme. Anahtarı girmiş kilit deliği gibi rahattı götümün deliği. Ben domalmış haldeyken götümü birkaç dakika siktikten sonra sırt üstü uzanıp beni üzerine çıkarttı. Yüzüm Sefa beye dönük, sikini göt deliğime nişanlayıp sikinin üzerine bindim ve hoplamaya başladım. Sikini en derine kadar hissediyordum, amımdan daha fazla zevk veriyordu götten sikmesi. İnliyordum istemeden, kendiliğimden. Elleri memelerimi, bazen de götümün yanaklarını okşuyordu. Aldığım zevkle, “Sik beni aşkım!” dedim. Yine istemeden ağzımdan kaçıyordu kelimeler, “Sik bu orospuyu, iyi sik götünü bu orospunun!” dedim. Sefa bey de heyecanlanmış, tempoyu artırarak götümü sikmeye devam ediyordu. Az sonra boşaldı. Dölleri götümden sızarak akarken yine uzandık yan yana, öpüştük uzun uzun. Sonra tekrar uyuduk…
Ertesi sabah uyandığımızda saat 9’u biraz geçiyordu. Yeni güne öpüşme ile başladık. Duşumuzu aldıktan sonra Sefa bey muhasebecisine mesaj attı. Sonra bana, “Bugün muhasebeye uğra, 5 bin dolar daha al. Parayı artık dert etme, kaç para lazımsa veririm sana, ne istersen alırım!” dedi memelerimi öperken. Amıma doğru inip öpüp koklamaya başladı ve “Bal kutusundan enerjimizi alalım!” dedi. Amımı emerken enerjisi hiç bitmiyordu. Demek am yalamak enerjik yapıyordu bu tip erkekleri diye güldüm içimden. Kocam hiç yalamamıştı amımı. Ben ve kocam gibi ne ziyan edilmiş hayatlar var diye düşündüm.
Sonra beni yatakta doğrultup sikini ağzıma verdi, “Sen de biraz em bebeğim, sabah saksosuna başla bakalım!” dedi. Yatakta oturur vaziyette emdim sikini, taş gibi sertleşene kadar. “Gel kucağıma bebeğim, biraz hoplatayım seni kucağımda!” deyip oturttu üzerine. Siki amıma girince, “İşte böyle bebeğim, amına bayılıyorum senin!” deyip sikti dakikalarca. Sikerken dudaklarımı öpüyor, memelerimi emiyor, götümün yanaklarını avuçluyordu. Bense ona sımsıkı sarılıp öpmesine karşılık veriyor, dilimi ağzının içine iyice uzatıp dilimi emdiriyordum. İştahla öpüşüp emiyorduk dillerimizi…
Bir süre siktikten sonra boşaldı içime. Üstünden kalkıp yaladım sikini, sikinde kalan dölleri yutup defalarca öptüm sikinin kafasını, nazikçe, şefkatle. Bu yeni siki çok sevmiştim. İsteyerek, içimden gelerek yapıyordum tüm bu yaptıklarımı. Sefa beyin sikinin müptelası olmuştum adeta…
Tekrar duş aldık. Duştan çıkınca bana, “Giyin de çıkalım, bugün benim bazı işlerim var!” dedi ve giyinmeye başladı. Ben de, “Ben önce eve bir uğrasam iyi olacak, ama dün geceki kıyafet çok açık, gündüz asla giyemem, hele mahallemize giderken asla olmaz!” dediğimde, “Dolapta bir sürü giysi var, seç birşeyler!” dedi. Dolabı açtım, bir sürü kadın kıyafeti vardı, değişik bedenlerde. Ev herşey için hazırlıklıydı. Sefa bey takım elbisesini giydi, ben de dolapta bulduğum kot pantolon ve sade bir tişörtü geçirdim üzerime.
Evden çıkınca bana bir taksi çağırdı ve “Bugün ofise uğradığında muhasebedeki Necmi beyden parayla birlikte bu evin yedek anahtarını da al. Buraya şahsi eşyalarını da getirirsin, ev artık senin!” dedi, arabasına binip gitti. Ben de taksiyle önce kendi evime uğradım, valize bazı eşyalarımı koyup yine taksiyle Balgat ofise geçtim.
Alper beyin ofisine uğradım önce ama yerinde yoktu. Muhasebeye uğrayıp Necmi beyden 5 bin doları ve Sefa beyin rezidanstaki dairesinin yedek anahtarını aldım. Necmi bey eski kurtlardan idi, hemen durumu anladı tabii. Ama Sefa beyin etkisi o kadar büyük ki çalışanları üzerinde, çok kibar davrandı bana Necmi bey. İçimden yeni hayatıma seviniyordum. Evet, artık eski Sema olamayacaktım hiçbir zaman. Zengin bir işadamının metresi, kapatması, orospusu olmuştum, ama evliydim aynı zamanda.
Kocamı aradım merak etmesin diye, sıradan konuşmamızı yaptık telefonda. Beni hiç merak etmemiş zaten, Alanya’da keyfi yerindemiş. Para lazımsa avans aldığımı, bir miktar gönderebileceğimi söyledim. Çok sevindi. Artık kocamdan ayrılmam gerekiyor diye düşünüyordum. Bunca yılın hatırına kocama bunu yapmam haksızlık olurdu. Girdiğim yoldan çıkmam imkansızdı, çünkü bu yolu ben de istiyordum, bu yeni hayatımı sevmiştim. Seksin derinliklerinde kaybolmak, orospu gibi sikilmek, bok gibi para, lüks hayat, ihtişam beni cezbetmişti.
Sonra valizimi alıp taksiyle rezidansa, yeni evime geçtim. Ev müthişti, her köşesine sade ama klas bir lüks hakimdi. 4 oda ve 1 büyük salonu vardı evin. Mutfağı da salon kadar büyüktü. Sefa beyle dün gece yattığımız oda ana yatak odasıymış. Diğer 3 oda misafir yatak odası tarzında dizayn edilmiş, hepsinde 2 kişilik yatak ve elbise dolapları vardı. Diğer odalardaki dolapların içi de kadın kıyafetleri ile doluydu.
Odanın birinde, bu yatakta kim bilir ne sikişler yaşanmıştır diye düşünerek yatağa uzandığımda hemen uykuya dalmışım. Sefa beyin aramasıyla zıpladım yataktan. Saat akşam üzeri 5 olmuş. Nerde olduğumu sordu, “Evdeyim aşkım, seni bekliyorum!” dedim. O da gülerek, “Bekle bebeğim geliyorum, güzelce hazırlan, sana bir sürprizim var!” deyip kapattı telefonu. Sürprizin ne olabileceğini düşünürken hazırlanmaya başladım hemen. Hızlı bir duşun ardından Sefa beye şeker tadında gelebilmek için losyonlarımı sürdüm vücuduma. Ağzım için ayrı vücudum için ayrı bakım yaptım.
Makyaj ve saçlarımı hallettikten sonra dolapları açıp kıyafet seçme faslına geçtim. Kısa bir elbise gözüme çarptı, ilk gün çekimde giydiğim ilk kıyafete benziyordu. Zümrüt yeşili, straplez, kolları dirseklerin biraz üzerinde biten, omuzlarımı tamamen açıkta bırakan, göğüslerimi sıkı sıkıya saran, sütyensiz giydiğim için meme uçlarımın çıkıntısını gösteren çok şık bir elbiseydi.
Giydiğimde vücudumu tam sarmış, arkası popoma yapışmıştı. Bel kısmında zincirden yapılma incecik kemeri vardı. Tanga külotun üzerine giyince, geniş popomu olduğu gibi ön plana çıkartmıştı elbise. Ön kısmı şeffaf ve dantelli, siyah renk bir tanga bulmuştum çekmecelerde. Bende böyle tangalar yoktu. Elbisenin etek boyu çok kısaydı, külotumdan bir karış aşağı iniyor, ama azıcık hareket ettikçe veya oturup kalktıkça geri belime doğru çıkıyor, sık sık çekiştirmek zorunda kalıyordum.
Parfümümü sıkarken kapı çaldı. Kapıyı koşarak açtım topuklu ayakkabıma rağmen. Sefa bey ve yanında tanımadığım başka bir adam vardı kapıda. “Hoşgeldin aşkım!” dedim Sefa beye güleryüzle sarılarak. Diğer adama da, “Hoşgeldiniz!” deyip içeri aldım ikisini de. Yanındaki adamla tanıştırdı beni Sefa bey. İspanya’daki textil müşterilerinden biriymiş. “Javier, bu Sema. Semacığım, bu da Javier!” dedi neşeyle gülerek.
Javier biraz daha genç, 50’sine yaklaşmış, ama yaşını da çok göstermeyen birisiydi. Çok yakışıklı, esmer, uzun boylu ve fit bir vücudu vardı. Kasları hemen farkedilecek kadar dikkat çekici idi. Türkçeyi çok az biliyordu, bazı kelimeleri komik bir aksanla söyleyebiliyordu. Sefa beyle ingilizce konuştular, ben biraz anlayabiliyordum ne konuştuklarını, ingilizcem vardı, ama çok iyi değildi.
İçkileri ben hazırladım. Sefa bey viski, Javier kırmızı şarap tercih ederken, artık benim de içkilerle aramı yapma zamanımın geldiğini düşünerek kendime de kırmızı şarap koydum. İçkilerimizi salonda içtik. Salonda dev bir L köşe takımı vardı. Tek kişilik ama kocaman bir koltuk cam kenarında duruyordu. Yine kocaman bir sehpa beyaz deri kaplı olarak salonun ortasındaydı. Yumoş halılar baştan sona heryeri kaplamış, halılar dahil herşey beyaz renkteydi.
Köşe takımına oturduk, Sefa bey yakınıma, Javier karşıma oturmuştu. Elbisem yine yukarı sıyrıldığı için Javier halinden memnun görünüyordu. Bense şaraba alışmaya çalışıyor, her yudumundan aldığım başka başka lezzetlerle tanışıyordum. İlk kadehi hızlı bitirdim. İkincisini doldurmak için kalktım, sehpaya eğilip kadehimi doldurdum. Arkam Javier’e dönüktü ve manzarası dantelli külotum yerine kocaman popom olmuştu şimdi. Manzarası daha da güzelleşsin diye sıyrılan eteğimi düzeltmedim, etek yukarıya çıkmış, popomun bir kısmı dışarı taşmıştı.
Yerime tekrar oturduğumda başımın döndüğünü hissettim. Elbisem de artık iyice yukarı sıyrılmış, külotum ortaya çıkmıştı. Şarabımı yudumlarken bunlara hiç aldırış etmedim. Kafam güzelleşmiş, nedensiz bir keyif ve enerji gelmişti içime, herşeye gülmeye başlamış, çakırkeyf olmuştum. Ortama yayılan seks kokusunu alıyordum bir yandan da.
Sefa bey yaklaşıp elimi tuttu, öptü elimden, sessiz bir şekilde misafir yatak odalarından birine götürdü beni. “Bebeğim çok güzelsin, sana bayılıyorum inan!” diyerek çıktı odadan. Javier girdi sonra odaya, kapıyı kapattı. İkinci en uzun gecem başlıyordu. Ayakta öpüşmeye başladık Javier’le. Sarıldım sımsıkı ona da, Sefa beye sarıldığım gibi. Ateşli, dillerimizin birbirini emdiği bir öpüşme verdim yeni misafirime. Elleri popomda geziniyordu. Üst kısmı çekip belime indirdi elbisemi. Memelerim ortaya çıkınca çok beğendiğini anladım tepkisinden. Hemen uçlarını öpüp emip yalamaya başladı.
Sonra ikimiz de tamamen soyunup yatağa uzandık. O altta ben üzerinde 69 yaptık. Sünnetsiz, kocaman, esmer, hoş kokulu bir sikti Javier’inki. Kazık gibi dik ve sert olması çok fazla sürmedi, ancak o amımı ve göt deliğimi yalarken, ben de onun sikini ve taşaklarını yalamaya devam ettim.
İlk sikmesini domaltıp arkama geçerek amımı sikerek yaptı. Elleri memelerimde, bazen saçlarımda, bazen götümde ve en çok da belimdeyken uzun uzun sikti beni Javier, boşalıp döllerini amıma akıtana kadar. Sabaha kadar uyuyup uyanıp defalarca sikti beni Javier. Her seferinde, götümü sikmeden önce muhakkak deliğimi iyice emip yalıyordu. Artık anlıyordum ne zaman götümü, ne zaman amımı sikeceğini. Her sikişi zevkten uçuruyordu beni, gece bitmesin istiyordum…
Sabah ışıkları odaya vurunca uyandık. Öpüşmenin ardından Javier duşa girdi, giyindi, çıkarken Türkçe, “Teşekkür ederim askim, sen çok güzel!” dedi bozuk bir aksanla. Gülüp uğurladım Javier’i…
Javier’i yolladıktan sonra hemen kocamı aradım, uygunsuz bir zamanda aramasın diye hep önce ben arıyordum kocamı. Dün yolladığım para için teşekkür etti, kısa konuştuk. Alanya’da keyfinin iyi olduğunu, annesi, babası ve kızıyla iyi vakit geçirdiklerini söyledi ve “Belki burada kalışımı biraz daha uzatırım!” dedi. “Sen bilirsin!” dedim, işlerimin iyi olduğunu, beni merak etmemesini söyledim. Kocam, “Seni özledim ama!” dedi kapatırken telefonu. Ben de, “Para lazım olursa söyle, tekrar yollarım!” deyip kapattım.
Stüdyodaki fotoğraf çekiminden sonra Alper beyle bir daha hiç görüşememiştik. Yakın zamanda başka fotoğraf çekimi olacak mı diye Alper beyi aradım. Alper bey şehir dışındaymış. “Kısa bir tatile çıktım bebeğim!” dedi telefonun ucunda coşku dolu bir sesle. Beni sordu. Ben de, “Çok iyiyim, hiç bu kadar iyi olmamıştım hayatımda!” dedim. Sevindi, kapatırken, “Öpüyorum bebeğim!” dedi. “Ben de öpüyorum seni!” deyip kapattım. Aradan iki dakika geçmeden muhasebeden Necmi bey aradı beni, bu gün yanına uğramamı istedi.
Hemen giyinip çıktım. Balgat ofise vardığımda direkt Necmi beye uğradım. Sefa beyin emriyle bana kredi kartı çıkartmış, limitsiz. Kredi kartımı alıp ofisten çıktım. Zaten Alper bey yoktu, Sefa beyin de bugün işleri vardı. AVM’leri gezdim dolaştım, daha önce giremediğim her mağazaya, kafeye, restorana girdim. Bugün üzerimde düşük bel, bacakları yırtıklı, dar bir kot pantolon ve sarı renkte, dar kesim bir tişört vardı. İçime beyaz renkte dantelli ama incecik bir sütyen giymiştim. Tişörtüm göğüs çatalımdan dekolte veriyor, ancak göbeğim ve sırtımın bel kısmı daha fazla açılıyordu.
Topuklu ayakkabıya da alışmıştım, her kombinime topuklu giyiyordum artık. Popomun topukluyla çok daha dik ve sexy durduğunu farketmiştim. Elimde birkaç alışveriş poşeti ile yorulmuş bir vaziyette bir kafenin caddeye yakın terasında oturdum. Güneş gözlükleri ile etrafı seyre daldım. Dondurma yerken uzak bir akraba teyzemiz önümden geçti, tanımadı bile beni bu halimle 🙂
Bu arada sarı tişörtümü çok sevmiştim, üzerinde platin rengi büyük harflerle “WE ARE GREAT!” yazıyordu. Eğildiğimde sırtımla kollarımı, biraz doğrulduğumda ise göbeğimle pantolonumun arası 15-20 cm kadar açılıyordu. Düşük bel sayesinde içime giydiğim tanga külotun lastik kısmı da açığa çıkıyordu. Erkeklerin bana olan bakışlarından onların da bu kombini çok beğendiklerini anladım. İçimde yıllardır bastırmış olduğum kendimi teşhir etme duygumla da tanışmış oldum böylelikle.
Hava kararmaya başlamıştı ki Sefa bey aradı. “Efendim aşkım?” diyerek açtım telefonu. Ne yaptığımı sordu. Alışverişe çıktığımı, bir kafede oturduğumu söyledim. Yakınlardaymış, 10 dakika sonra geldi yanıma. Birlikte oturduk, kahve içtik. Ben buzlu latte, o klasik Türk kahvesi içti. Kıyafetime o da bayıldı, “Azdırmışsın yine insanları bu halinle bebeğim!” dedi. Sonra da göğüslerimi kastederek, “Olan var olmayan var, kadınlar seni kıskanır haa!” dedi gülerek, ben de kahkaha ile güldüm.
Eve vardığımızda hava kararmıştı. Epey yorulmuştum AVM’leri gezmekten. İçkilerimizi doldurdum, bu sefer ikimiz de kırmızı şarap seçtik. şaraba bayılmıştım, şişesi 100 Dolar civarıymış. İçerken öpüşmeye başladık. Sigara, şarap ve diğer tatlarla beraber Sefa beyin ağzından aldığım tat bende anormal bir uyarılma, müthiş bir seks yapma arzusu doğuruyordu. Sefa bey de, “Ağzın yine şekerden bile tatlı bebeğim, nasıl beceriyorsun ağzında bu tadı yaratmayı!” derken, öpüşme iştahımız artarak dillerimizi emdik.
Sefa bey tişörtümü ve sütyenimi çıkartıp memelerimi okşamaya, uçlarını emmeye başladı. Ona, “Bugün misafirin yok mu?” dedim kot pantolonumun düğmelerini çözerken. O da, “Var bebeğim, olmaz mı! Sen de istiyorsun değil mi?” dedi. “Evet, çok hoşuma gitti!” dediğimde, “Orospu seniiii!” deyip hınzırca güldü.
Pantolonumu çıkarmış, tangamı kenara sıyırıp amımı yalamaya başlamıştı. Ben köşe takımına sırtımı yaslamıştım, Sefa beyin saçlarını, kafasını okşuyordum. Bazen amıma bastırıp daha derinlerimi yalatmak istiyordum. Bacaklarımı kendine çekip yatırdı sırt üstü. Sonra kendi de soyunup sikini amıma soktu. Biraz böyle sikiştikten sonra ben ayağa kalkıp koltuğun üzerine doğru eğilerek domaldım. Arkamdan amıma girip yeniden sikmeye devam etti. Götümün yanaklarını avuçlayıp, memelerimi sıkarak sikiyordu amımı…
Bir süre siktikten sonra boşaldı ve ben de her zamanki gibi öptüm, yaladım sikini, dölleriyle beraber. Bana, “Bebeğim bugün siktiğim üçüncü kadınsın, yoruldum biraz, kusura bakma!” dedi nefes nefese. Zaten Sefa beyin siktiği tek kadın olmadığımı biliyordum ve buna razıydım. Ama merak edip, “Onlar da benim gibi modellik mi yapıyor?” diye sordum. “Aşkım, onlara amatör model bile denmez, sıradan ev kadınları, çocukları da var. Ama bir kere yarrağın tadını alınca sikişmeyi bırakamıyorlar işte!” dedi. “Benim gibi mi aşkım?” dedim gülerek. “Sen başkasın Semacığım, eşin benzerin yok senin!” dedi. Uzun uzun öpüşmenin ardından duşa girdim hazırlanmak için. Bir saat sonra Sefa beyin misafiri gelecekti…
Duşumu alıp çıktım. Makyaj ve saçlarımı halledip Sefa beyin yanına geldim ve “Ne giyeyim aşkım bu gece?” diye sordum. Beni ana yatak odasındaki dolabın önüne getirip içeriden bir elbise çıkarttı ve “Bunu giy bebeğim, bu geceki misafirimiz çok özel birisi!” dedi. Uzattığı elbiseyi görünce gözlerime inanamadım, şaka yapıyor sandım. “Ama aşkım…” derken, Sefa bey lafımı kesip, “Vlad böyle istiyor, bu da onun fantazisi!” dedi.
Şaşkınlığımı daha üzerimden atamadan bana sistemin nasıl çalıştığını anlatmaya başladı. Vlad Rus textil imparatoru imiş. Sefa beyin en önemli müşterisi imiş. Anlattıkça işlerin ilerleyişi hakkında da fikir sahibi olmaya başlamıştım. Sefa bey burda ürettiği ürünleri dünyanın dört bir yanındaki önemli textil müşterilerine toptan satarak muazzam bir gelir elde ediyormuş. Sadece kendi üretmiyor, başkalarına da ürettiriyormuş. Çok çetrefilli, ilişkiler yumağı şeklinde birbirine bağlı bir sistem kurmuştu Sefa bey. Kadınları da bu sistemin aksamadan işlemesi için araç olarak kullanıyordu. Cinsel anlamda az kullanılmış, gözü açılmamış, başı kapalı, saf ev kadınlarını biraz para, biraz da yasak cinsel hayatın cazibesiyle ağına düşürüyormuş.
İşe yaramayan, hemen şımaran, kuralları bozan kadınlar anında eleniyor, yerlerine yenileri geliyormuş. Alper bey de bu işin başındaki adammış, lakabı da ‘Kadın avcısı Alper’ imiş. Kadınlar da üç sınıf imiş: en iyiler, iyiler ve sıradan olanlar. En iyi sınıftaki kadınlar yurt dışındaki önemli müşteriler için bağlılık hediyesi imiş. İyiler sınıfındaki kadınlar yurt içi müşteriler ve iş ortakları için hem bağlılık hediyesi hem de gerektiğinde şantaj amaçlı kullanılıyormuş. Tüm seks ilişkileri kayıt ediliyormuş. Sıradan sınıfındaki kadınlar ise şebekedeki diğer erkeklerin cinsel arzularını gidermek içinmiş. Çalışan primi diyordu bu sıradan kadınlara.
Sefa beyin verdiği elbise, her yeri kapalı, yakasından ayak ucuna kadar düğmeli, kahverengi bir elbisesiydi. Başımı örtmem için de uygun bir başörtüsü verdi. İçime ise hiçbir şey giydirmedi. Vlad’ın fantazisi kapalı kadın sikmekmiş. Makyajım ve parfümüm tamamdı.
Az sonra kapı çaldı, kapıda ben karşıladım Vlad’ı. Beni görünce çok beğendiğini belli eden hareketlerle kendi dilinde birşeyler söyledi. İçeri aldım, sarıldım, “Hoşgeldin Vlad!” dedim. Vlad tahminime göre 60 yaşında vardı. Birden çok iri yarı göründü gözüme. Yanağımdan öperken kokumu içine çekti, sonra bir öpücük dudağıma kondururken popoma hafif bir şaplak attı. Külotsuz popom elbisenin altından kendini göstermişti.
Sefa bey ile Vlad selamlaşıp kısa bir sohbetin ardından ben Vlad ile birlikte ana yatak odasına geçtim. Vakit geceyarısını henüz geçmişken benim mesaim yeni başlıyordu. Vlad da öpüşme sever çıktı. Gerçekten ağzım çok tatlı olmalıydı ki, benimle öpüşen her erkek dakikalarca devam ediyordu benimle öpüşmeye. Vlad kendisi çözdü başörtümü, elbisemin düğmelerini açtı tek tek. Memelerimi öyle nazik öpüp emdi ki, dış görünüşüne göre beklememiştim böyle bir zariflik Vlad’dan. Sanki gerdek gecesine giren damat gibi bana nazik davranıyordu.
Yatağa uzandık ikimiz de çırılçıplak. Üzerime çıktı, öpüşürken sikini amıma soktu aynı anda. Bacaklarımı omzuna kaldırıp öptü bacağımı. Ayak parmaklarımı tek tek emdi amımı sikerken. Ayaklarım bakımlı ve tırnaklarım kırmızı ojeliydi.
Uzun bir sikişin ardından boşalmaya yaklaştığında amımdan çıkıp ağzıma verdi sikini. Sünnetsiz, kalın ve uzun bir siki vardı, rengi ise bembeyazdı. Benim tenim kadar beyazdı. Bir elimle sıvazlayarak emdim sikini. Boşalana kadar devam ettim yalayıp iştahla emmeye. Siki ağzımın en derininde iken boşalıp tüm döllerini yutturdu bana. Döl tadını da sevmiştim, zaten sevmesem yapamazdım bu işi. İşimin önemli bir kısmıydı erkek dölünü yutmak.
Biraz dinlendikten sonra Vlad götümü de sikmek istediğini söyledi. Ben de bildiğim birkaç kelimeden biri olan, “Haraşo!” dedim gülerek. O da buna güldü, dudaklarımı öptü tekrar, dilimi emdi. Ben de iyice sertleşsin diye sikini emdim. Vlad sırt üstü yatıp beni üstüne oturttu. Elimle göt deliğime gelecek şekilde hizalayıp içime alıverdim bu kalın ve sünnetsiz siki de. Daha çok ben üstünde ileri geri, yukarı aşağı hareket ederek götümü bir güzel siktirdim Vlad’a. 10 dakikaya yakın siktikten sonra götümün içine boşaldı. Sertliği inene kadar bekleyip sonra sikini çıkardı götümden…
Duş aldık, tekrar geçtik yatağa. Gece boyunca yaşından beklenmeyecek kadar çok sikti beni Vlad. Memelerimi sürekli emdi, neredeyse hiç uyumadık gece boyu. Zaten bu zengin erkekler beni hep şaşırtıyor, kendilerinden beklenmedik şeyler yapıyorlardı.
Ertesi gün uyandığımda Vlad gitmişti. Evde kimse yoktu. Vakit de öğlen olmuştu. Bakalım bu yeni gün hangi sürprizlerle geçecek diye düşünüp biraz daha uyumaya karar verdim. Kafamı yastığa koyduğum gibi tekrar uyumuşum…